Varlığın Ağırlığı

Biz vitrinlere bakıp iç geçirirken, birilerinin bakıp iç geçirdiği vitrinleriz aslında!

Hep daha iyisini giymek, daha iyisini tatmak için çalışıp didinirken, elimizde olana muhtaç olan insanların gözleri üzerimizde!

"Bardağın susuzluğundan büyük ise, utanmalısın" diyor bir yazar.

Hangimizin açlığı yediğimiz ölçüsünde, hangimizin bardağı susuzluğumuz boyutunda? Veyahut aldığımız hangi kıyafet mutluluk vermiş bedenimize?

Mutlu olmak için tüketmeye şartlanmış bir hayat yaşıyoruz. Fakat,  para ile satın alınan hiçbir şey bize mutluluk getirmiyor.  Bu yüzden alışverişin bir hastalık olmadığı, ihtiyaç halinde yapıldığı zamanları özlüyoruz. Bu yüzden sabahı bayram olan gecelerde, yastığımızın altında sakladığımız ve bizi heyecandan uyutmayan, bayramdan bayrama alınan kıyafetlerin giyildiği günler aklımızdan çıkmıyor.

Daha fazlasına sahip olmak için mağaza mağaza dolaşırken şunu unutuyoruz; israf ettiğimiz her şey aslında birilerinin temel ihtiyacı!

Dünyanın çeşitli ülkelerinde; biz ısınırken donan, biz fazlasını çöpe atarken aç yatan, israf ettiğimiz suya ulaşmak için saatlerce yürüyen binlerce insan var. O insanların hayatı bizden daha kıymetsiz değil, onlar da bizimle aynı döndüde.

Ve bu döngüde bizim yerimiz tüketen basit varlıklar olarak yaşamak olmamalı.

‘Dünyayı güzellik kurtaracaksa’ ve  bu ‘bir insanı sevmekle başlayacaksa’ bu başlangıcın ilk adımı paylaşmak olmalı.

Kendimize sakladığımız kullanılmayan her eşya bu başlangıca manidir. Bizi kendine bağlayacak her meta bu güzelliğin katilidir. Zenginin malı züğürdün dermanıdır! Paylaşmak ise bizi mutlu edecek yegane eylemdir.

Kendimize sakladığımız ne varsa paylaşmak; gönül rahatlığıdır, insanlığa faydadır, iyiliktir, dünyayı kurtaracak olan güzelliğe atılabilecek en güzel adımdır. Zira yarın su bulmak için kimin ne kadar yürüyeceği belli değil. Kimin ülkesini, toprağını bırakıp göçmek zorunda kalacağı, kimin yılların birikimi olan evini- eşyasını bir yıkıntı halinde bulacağı da.

Elimizde olana da olmayana da, sağlıklı alabildiğimiz her nefese, özgürce yaşayabildiğimiz her ana, düşünebildiğimize, savaşsız geçen her günümüze, kimsenin bizi boğazlama tehdidi olmadan yapabildiğimiz ibadete, topraklarımızdan kaçmak zorunda olmadığımız her güne şükredip; hazır sağlıklıyken, hazır imkan varken her anımızı dünyayı güzelleştirmek adına değerlendirmek gerek.

Gündelik hayatın olumsuzluklarını evirip çevirip kendimizi mutsuz etmek yerine,  hayat bize mutlu olma şansı vermişse bunu paylaşarak çoğaltmak gerekir.

Dünyada en büyük hayali bizim gibi bir hayat olan binlerce insan var çünkü!