Sana yanağında gülücükler biriktiriyorum!
Seni uğurladığımda asla ayrılmıyoruz biliyorsun değil mi? Bir gözüm de seninle geliyor, burnuma kokunu bırakıp çıkıyorsun kapıdan. Seni gün içinde gözümün nurunda saklıyorum, düştüğünde göz kapağımla okşuyorum ağrıyan yerlerini, pamuklara sarmalamıyorum ama hani böyle hüzünlenip boşluğa bakınca hep beni hisset istiyorum. Bu yüzden benden uzaktayken seni gülümsetecek notlar bırakıyorum çantana.
Seninle kısa bir buluşma için beslenme vaktinin gelmesini bekliyorum. Notu bulduğunda ben belki bilgisayar başında oluyorum veya yemek hazırlıyorum ya da serin bir yürüyüşte gökyüzünü izliyorum. Beslenme çantanı açıyorsun ve notumu görüyorsun. Dudağını bükerek utangaç bir gülümseme saçıyorsun etrafa, “Yaaa annee!” diyorsun içinden, uzun siyah kirpiklerini kırpıp notu kimseye göstermeden saklıyorsun. Ben de o an yaptığım işi bırakıp gözlerindeki ışığı hayal ederek gülümsüyorum seninle.
Büyürken zamanın hızına ayak uyduramayan yaşananlardan geriye hoş bir duygu kalır ya hani. Ara sıra nedenini bilmediğin ama kalbini ısıtan bir tat, bir koku hissedersin. İşte tanımlayamadığımız o his, hiçbir şeye benzemeyen ama çok da tanıdık olan o koku bir zamanlar yaşadığımız anların belleğimizdeki izidir. Hafızanda bolca bu güzel anların izi olsun istiyorum. Sana yanağında gülücükler biriktiriyorum, gözlerinde ışıltılar; kirpiklerinin ucundan süzülecek yaşlarla savaşacak!
Yıllar sonra belki bir çocuğun elinde beslenme çantası gördüğünde veya iş yerinde öğle yemeğini yerken, bir an ağzında hoş bir tat ama yediğinden mi, duyduğundan mı bilmediğinde gözlerinde hep o ışıltı belirsin. Yaşananları hatırlamasan da izi kalsın..